
Ünlü ‘Mumyanın Laneti’ Mantarı Artık Umut Veren Bir Kanser Tedavisi
1920’lerde, Kral Tutankamon’un mezarını keşfeden kazı ekibinde çalışan bazı işçiler, beklenmedik ölümlerle karşılaştı. Beş on yıl sonra, 15. yüzyıl Polonya Kralı Casimir IV’ün mezarına giren 12 bilim adamından 10’u öldü. Her iki durumda da, araştırmacılar bu gizemli ölümlerde mantar sporlarının bir rol oynamış olabileceğini, özellikle de Aspergillus flavus mantarını belirlediklerini ileri sürdüler.
Ancak A. flavus şimdi geri dönüş yapıyor, fakat antik mezarların yeniden canlanan ölümcül bir varlığı olarak değil, oldukça etkili bir kanserle savaşan bileşik olarak. Bu mantarda yeni tespit edilen bir molekülü modifiye eden araştırmacılar, FDA onaylı ilaçlar kadar etkili olan bir bileşik ürettiler.
Bu anti-kanser özelliklerin merkezindeki moleküller, ribozom tarafından sentezlenen ve ardından enzimlerce modifiye edilen çeşitli doğal moleküllerden oluşuyor ve RiPPs olarak biliniyor. Pek çok biyolojik aktivite sergiliyorlar ve bazıları şimdiden anti-kanser özellikleriyle tanınıyor.
Fungilerde şimdiye kadar yalnızca bir avuç RiPPs tespit edilmiş durumda, bu da bakterilerde daha önce keşfedilen binlerce çeşit ile karşılaştırıldığında oldukça az. Sorunun bir parçası, bilim insanlarının fungilerin RiPPs’i nasıl oluşturduğunu tam olarak anlayamamasıydı.
Pennsylvania Üniversitesi Kimyasal ve Biyomoleküler Mühendislik Bölümü’nden doktorasını yeni tamamlamış olan Qiuyue Nie, üniversitenin yayınladığı bir beyanata göre, “Bu bileşiklerin sentezi karmaşık,” dedi. “Ancak onların bu remarkable biyolojik aktivitesi de buradan kaynaklanıyor.”
Genetik analiz, belirli bir A. flavus proteininin mantar RiPPs’inin kaynağı olabileceğini gösterdi. Nie ve ekip arkadaşları bu proteinden sorumlu genleri kapatınca, RiPPs’in kimyasal işaretleri de kayboldu. Bu yaklaşımı kullanarak, ekip dört farklı A. flavus RiPPs keşfetti ve bunlara asperigimisin adını verdiler.
Bu benzersiz moleküllerden ikisi, insan lösemi hücrelerine karşı hiçbir ek modifikasyon olmadan etkili oldu.
Bir lipid (yağ molekülü) ile karıştırıldığında, ayrı bir RiPPs varyantı, uzun süredir FDA onaylı lösemi ilaçları olan sitarabin ve daunorubisin kadar iyi performans gösterdi. Araştırmacılar, bu lipidin etkilerini incelemek için genleri açıp kapatmaya geri döndüler. Böylece asperigimisinleri kanser hücrelerine etkin bir şekilde taşıyan bir gen belirlediler.
Nie’nin ilk yazarlığını yaptığı Nature Chemical Biology‘de yayınlanan çalışmada, “Bu gen bir geçit gibi çalışıyor.” dedi. “Asperigimisinlerin hücrelere girmesine yardım ettiği gibi, diğer ‘çevresel peptitler’ için de aynı işlevi görme potansiyeline sahip olabilir.”
Çevresel peptitler, bilinen tıbbi özelliklere sahip diğer kimyasallar. “Lipidlerin bu genin hücrelere kimyasal taşımacılığını nasıl etkileyebileceğini bilmek, ilaç geliştirmede başka bir araç sunuyor.” Nie ekledi.
Araştırmacılar ayrıca asperigimisinlerin hücre bölünmesi sürecini bozabileceğini de keşfettiler. Bu gelişme, kontrolsüz hücre bölünmesinden kaynaklanan kanser tedavisi için müjdeli bir haber. Dahası, bu bileşikler meme, karaciğer veya akciğer kanseri hücreleri üzerinde çok az veya hiç etki göstermemiştir, ki bu gelecekteki ilaçlar için hedeflenen bir etki olarak önemli bir özellik olabilir.
O yüzden araştırmacılar, bu etkiyi önümüzdeki süreçte hayvan deneylerinde incelemeyi hedefliyorlar.
“Doğa bize bu inanılmaz eczaneyi sundu,” diyor çalışmanın kıdemli yazarı Sherry Gao, Pennsylvania Üniversitesi Kimyasal ve Biyomoleküler Mühendislik Bölümü’nde dekanlık yapan. “Sıra bize düşen bu sırları keşfetmekte.”