
Meta’nın Instagram ve WhatsApp satın alımlarıyla ilgili açılan davada gözler, mahkeme kararına kilitlenmiş durumda.
Meta’nın yıllar önce gerçekleştirdiği iki büyük satın alım, şu anda ABD yargısının incelemesi altında. ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC), Meta’nın Instagram ve WhatsApp’ı satın alarak sosyal medyada rekabeti engellediğini savunuyor. 2012’de Instagram, 2014’te ise WhatsApp’ın Meta bünyesine katılması, o dönemde düzenleyici otoritelerce onaylanmıştı. Ancak zaman geçtikçe, bu birleşmelerin pazar üzerindeki etkileri daha belirgin hale geldi.
FTC’nin açtığı davada süreç tamamlandı; altı hafta süren duruşmalarda 38 tanık dinlendi. Tanıklardan biri de Meta CEO’su Mark Zuckerberg oldu. Şimdi ise karar Yargıç James E. Boasberg’in değerlendirmesine kaldı. Hangi yönde bir karar çıkacağı merakla bekleniyor ve bu dava teknoloji dünyasında önemli bir tartışma yaratacak gibi görünüyor.
Meta’nın geleceği sosyal medya pazarını yeniden şekillendirebilir
Davanın odak noktası, sosyal medya pazarının nasıl tanımlanması gerektiği. FTC, bu pazarı sadece sosyal bağlantı kurmaya yönelik uygulamalarla sınırlı tutmayı hedefliyor. Snapchat gibi yalnızca kişiler arası iletişimi ön planda tutan uygulamaların Meta’nın doğrudan rakipleri olduğunu savunuyor. Bu tanım, Meta’nın pazar hakimiyetini daha belirgin hale getiriyor.
Meta ise pazarın tanımını çok daha geniş bir perspektiften ele alıyor. Şirketin avukatları, TikTok ve YouTube gibi içerik platformlarının da bu rekabet içinde yer aldığını belirtiyor. Bu platformlar, iletişimin yanı sıra eğlence ve içerik tüketimi için de kullanılıyor. Bu durumda Meta, birçok rakiple aynı anda mücadele ediyor.
Ayrıca, davada ortaya çıkan iç yazışmalar dikkat çekici. Meta yöneticilerinin, Instagram ve WhatsApp’ın yükselişinden duydukları endişe belgelerde açıkça gözler önüne seriliyor. Bu belgelerde, rakiplerini satın alarak etkisiz hale getirme stratejisi öne çıkıyor. FTC’nin argümanı da büyük ölçüde bu belgeler etrafında şekilleniyor.
FTC’ye göre Meta, doğrudan rekabete girmek yerine rakip şirketleri satın alarak sosyal medya pazarındaki etkisini sürdürdü. Bu durum, piyasa dinamiklerini bozduğu gerekçesiyle tekelci bir davranış olarak değerlendiriliyor. Ancak Meta, bu stratejinin o dönem hem yasal hem de kamuya açık bir şekilde gerçekleştirildiğini hatırlatıyor. O yıllarda düzenleyicilerin satın alımlara onay vermiş olması, şirketin en güçlü savunmalarından biri.
Davanın etkisi, sadece Meta’yla sınırlı kalmayabilir. Eğer FTC lehine bir karar çıkarsa, bu durum diğer büyük teknoloji firmalarının gelecekteki satın alımlarını zorlaştırabilir. Apple, Google, Amazon gibi şirketler, bundan sonra benzer denetimlerle daha sık karşılaşabilir. Bu açıdan dava, yalnızca bir şirketi değil, tüm sektörü etkileyen bir durum haline geliyor.
Yargıç Boasberg, kararını “hızla” açıklayacağını ifade etti. Ancak teknoloji topluluğunun bu kararın etkilerini sindirmesi zaman alabilir. Meta’nın karara itiraz etme hakkı bulunuyor; bu durum, sürecin temyiz aşamasına girmesine neden olabilir. Hangi taraf kazanırsa kazansın, bu dava uzun vadeli sonuçlar doğuracak.
Bu nedenle, Meta’nın Instagram ve WhatsApp’ı elinde tutup tutamayacağı, yalnızca bir mülkiyet meselesi değil. Aynı zamanda teknoloji dünyasında rekabetin nasıl tanımlanacağı ve hangi çerçevede hareket edileceğiyle ilgili temel bir tartışmayı da gözler önüne seriyor. Pazar tanımı, düzenleyici müdahaleler ve büyük teknoloji şirketlerinin davranışları yeniden masaya yatırılıyor. Davanın sonucu, bu tartışmalara yön verecek önemli bir yapı taşı olabilir.