
“Japonya’nın Deniz Dibindeki ‘Sinir Sistemi’: Depremleri Uyarıyor, Tsunamileri Dakikalar Önceden Tahmin Ediyor”
“`html
Rusya, bu sabah tarih yazan bir olaya sahne oldu. Kamçatka Yarımadası açıklarında gerçekleşen 8.8 büyüklüğündeki deprem, dünya gündeminde geniş yankı buldu. Depremin büyüklüğü nedeniyle Rusya’nın yanı sıra Japonya ve ABD’nin Hawaii bölgesinde tsunami alarmı verildi. Olayın sevindirici yanı ise şimdilik bildirilen bir can kaybı olmamasıydı.
Doğa olayları kaçınılmaz ve bu gerçeği kabul ederek önlemler alarak yaşamak zorundayız. Bu alanda en başarılı örneklerden biri de tahmin edebileceğiniz gibi Japonya. Geçmişte büyük depremler ve ağır kayıplar yaşayan Japonya, 2011’de yaşanan ve on binlerce can kaybına yol açan 9.0 büyüklüğündeki deprem sonrası yepyeni bir proje başlattı. Bu içerikte depremlere ve tsunamilere karşı geliştirilen bu yeni teknolojiyi ele alacağız.
Japonya, okyanus tabanına bir sinir ağı döşedi!
Japonya’nın depremler ve tsunamiler için önceden uyarı yapan yeni teknolojisi dünya genelinde örneği bulunmayan bir sistem. Bilim insanları, bu proje dahilinde okyanus dibine binlerce kilometre uzunluğunda fiber optik kablolar yerleştirdi. Bu kablolar, yüzlerce sensörle donatıldı.
Japonya’nın geliştirdiği sistem, üç farklı projenin birleşiminden oluşuyor. Bu projeler şunlardır:
- S-net
- DONET
- N-net
İlk olarak S-net’in özelliklerine bakalım
S-net teknolojisi ile Japonya, depremin ilk şok dalgalarını, yer hareketlerini ve deniz seviyesindeki basınç değişimlerini anında ölçebiliyor. En küçük hareketliliği bile tespit edebilen S-net, geçmişteki başarılarıyla depremlerin önceden tahmin edilmesine yardımcı oluyor. 2018’de meydana gelen 6.0 büyüklüğündeki deprem, S-net sayesinde 20 saniye önceden tespit edilebilmişti. Bu durum, Japonya halkına deprem öncesi uyarılabilmişti.
DONET ve N-net ile Japonya’nın tehlikeli fay hatları izleniyor!
Japonya’nın sismik açıdan en riskli bölgelerinden biri olan güney kıyıları (Nankai Çukuru), Filipin Denizi levhasının Japon levhasının altına dalmasıyla oluşuyor ve tarih boyunca 100-200 yılda bir 8.0 ve üzeri büyüklükte depremler üretebiliyor. DONET teknolojisi, tam olarak bu bölgeyi izlemek amacıyla geliştirildi.
DONET teknolojisi nasıl çalışıyor?
Japonya’nın 2006 yılında başlattığı DONET projesi, okyanus dibine kurulan gözlemevlerinden oluşuyor. 20’den fazla gözlem noktasında yüksek hassasiyetli sismometreler, ivmeölçerler ve basınç sensörleri bulunuyor. Bu cihazlar, deniz tabanındaki en ufak yer hareketlerini algılayabiliyor ve basınç sensörleri, deniz seviyesi üzerindeki ani değişimleri tespit ederek tsunami dalgalarının oluşumunu erken bildirebiliyor.
DONET’ten elde edilen veriler, gerçek zamanlı olarak karada bulunan afet müdahale merkezlerine aktarılıyor. Bu sayede klasik kara tabanlı uyarı sistemlerinden çok daha hızlı bir şekilde müdahale edilebiliyor.
Projenin son aşaması: N-net!
Japonya, 2019 yılında DONET’in başarısını gördükten sonra N-net projesini başlattı. Bu proje, DONET’in kapsamadığı bölgeleri izlemek için tasarlandı. N-net, Nankai fay hattının geri kalan kesimlerini kapsayan bir ağ olarak oluşturuldu. 1.600 kilometre uzunluğundaki zırhlı fiber optik kablolar ile 36 farklı denizaltı gözlemevi kuruldu. Bu gözlemevleri, DONET’e benzer yapıda ama daha gelişmiş bir altyapıya sahipler.
N-net gözlemevleri, farklı derinliklerdeki sarsıntı verilerini eş zamanlı alabiliyor, dalga hareketlerini 3 boyutlu olarak analiz edebiliyor ve izlediği fay hattındaki gerilme birikimini uzun vadeli olarak takip edebiliyor.
Japonya, bu teknoloji sayesinde ne kadar zaman kazanıyor?
Halen aktif bir şekilde kullanılan bu 3 teknoloji, depremler için 20 saniye kadar zaman kazanılmasını sağlıyor. Tsunami içinse 20 dakikaya kadar bir süre kazandırıyor. Bu sürelerin kısıtlı olduğu düşünülebilir; ancak bu kısa zaman dilimlerinde hızlı trenler otomatik olarak durdurulmakta ve havalimanları ve limanlarda gerekli önlemler alınabilmektedir.
Japonya, teknolojiyi sadece günlük yaşamda değil, afet yönetiminde de stratejik bir araç olarak nasıl kullanabileceğini tüm dünyaya göstermekte. Bugün Kamçatka’da meydana gelen deprem gibi olaylar, doğanın kontrol edilemez gücünü hatırlatsa da, hazırlıklı olmak elimizde. Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan ülkeler için Japonya’nın bu modeli, örnek alınması gereken bir sistemdir.
“`