
Bilim İnsanlarından Uzaylı Radyo Sinyallerini Avlamak İçin Daha Akıllı Bir Yöntem!
Dünya dışı akıllı varlıkları arama çalışmaları (SETI) henüz yabancı teknolojik imzaları, örneğin radyo dalgalarını, tespit edemedi, fakat evren çok geniş ve bakılacak pek çok yer var. Yeni bir araştırma, uzaya yaptığımız kendi yayınlarımızı bir rehber olarak kullanarak arama parametrelerimizi yeniden incelemenin faydalı olabileceğini öne sürüyor.
Bu hafta başında Astrophysical Journal Letters’da yayınlanan yeni bir araştırma, yabancı sinyallerin, derin uzay görevlerimizle yaptığımız iki yönlü iletişim sırasında güçlü, yönlendirilmiş yayınlar gönderdiğimiz anları inceleyerek nasıl tespit edilebileceğini öneriyor.
Penn State ve NASA’nın Jet Propulsion Laboratuvarı’ndan (JPL) bilim insanlarının da dahil olduğu araştırma ekibi, yabancı gözlemcilerin derin uzay radyo yayınlarımızı nasıl tespit edebileceğini inceledi. Eğer dünya dışı varlıklar benzer bir şekilde uzay faaliyetlerinde bulunuyorlarsa, sinyallerinin de benzer şartlar altında meydana çıkacağını ve böylece ne zaman ve nerede arama yapmamız gerektiğini daraltabileceğimizi düşündüler.
SETI, 1960’lardan bu yana dünya dışı radyo sinyallerini arıyor ancak şimdiye kadar bir sonuç elde edilemedi. Bu işin bir zorluğu, aradığımız şeyin tam olarak ne olduğunu bilmememiz, yalnızca kaynağının yapay olduğunu anlayabiliyor olmamız.
Bu, dikkat çekmek amacıyla kasıtlı olarak gönderilmiş bir sinyal olabileceği gibi, sadece işlerini yapmaya devam eden bir medeniyetin ortaya çıkan yayını da olabilir. Aslında, kendi medeniyetimiz de bir asırdan fazla bir süredir radyo sinyalleri yaymakta. Sessiz durmaktan oldukça uzaktayız—örneğin, havaalanlarımız radyo dalgaları konusunda oldukça “sızıntı” yapmakta.
Kendi Alışkanlıklarımızda Desen Bulmak
Dünya dışı radyo sinyallerini tespit etme şansımızı artırmak amacıyla, araştırmacılar, Penn State’den astronom Pinchen Fan’ın da dahil olduğu bir ekiple birlikte NASA’nın derin uzay yayınlarını, uzayda dünya dışı medeniyetlerin radyo dalgalarını nasıl kullanabileceğini tahmin etme amacıyla inceledi.
“İnsanlar özellikle Mars gibi diğer gezegenleri incelemek için gönderdiğimiz uzay araçları ve sondalar ile iletişim kuruyor,” diye açıkladı Fan bir bilgilendirme. “Ancak Mars gibi bir gezegen, tüm yayını engellemez, dolayısıyla bu gezegenlerarası iletişimin geçtiği yolda konumlanan uzak bir uzay aracı veya gezegen bu yan dalgaları tespit edebilir; bu, Dünya ve başka bir güneş sistemi gezegeni onların perspektifinden hizalandığında meydana gelebilir.”

Bu yüzden, Fan’a göre, SETI’nin bu tür önemli anlara odaklanması gerek—bu, uzak yıldız sistemlerindeki gezegenler hizalandığında radyo sinyalleri için bakınmamız gerektiği anlamına geliyor.
Araştırma ekibi NASA’nın Derin Uzay Ağı (DSN) kayıtlarını analiz etti. Bu, dünya yörüngesindeki uydulardan Voyager sondaları ve New Horizons uzay aracı gibi uzak görevlere kadar uzayda yapılmış insan kaynaklı nesneleri izleyen ve onlarla iletişim kuran yer tabanlı tesisler ağından oluşur. JPL proje bilimcisi ve çalışmanın yazarlarından Joseph Lazio, DSN’nin “insanlığın en güçlü ve kalıcı radyo sinyallerinden bazılarını uzaya gönderdiğini” söyledi. DSN yayınlarını uzay aracı konum verileriyle eşleştirerek, Dünya’nın derin uzay yayınlarının zamanlamasını ve yönünü belirlemeyi başardılar.
Penn State Üniversitesi’nden astronomi ve astrofizik profesörü Jason Wright, “Kendi derin uzay iletişimlerimizi bir kıstas olarak kullanarak, dünya dışı zekayı bulmak için yapılan gelecekteki arayışların, belirli yönelimler ve gezegen hizalanmaları olan sistemlere odaklanarak nasıl gelişebileceğini nicelendirdik” dedi.
Hizalanmalara Bakın
Araştırmacılar, derin uzay radyo sinyallerinin ağırlıklı olarak Mars’a yöneldiğini, ancak diğer güneş sistemi gezegenlerine ve Güneş-Dünya Lagrange noktalarına (James Webb Uzay Teleskobu iyi bir örnek) yerleştirilmiş teleskoplara da yönlendirildiğini buldular. DSN’nin yirmi yıllık verileri, eğer uzaylılar Dünya-Mars hizalamasını gözlemleme pozisyonunda olsalardı, sinyal yörüngemiz içinde olma olasılıklarının %77 olduğunu gösteriyor. Diğer gezegen hizalanmaları için bu olasılık %12’ye düşüyor. “Ancak bir gezegen hizalaması gözlemlenmediğinde bu olasılıklar çok küçüktür,” dedi Fan.
Araştırma ekibi, bu bilgileri SETI’ye uygulamamız gerektiğini, bunun da yabancı radyo sinyallerini bulma şansımızı artırabileceğini söyledi. Özellikle, Dünya’dan görüldüğü şekilde, birbirleriyle veya kendi yıldızlarıyla hizalanan ötegezegenlere odaklanmalıyız.
Güneş sistemimiz nispeten düz olup, çoğu gezegen aynı düzlemde dönmekte, bu nedenle çoğu insana ait yayın da aynı düzlemde yayılmakta. Uzaylıların benzer iletişim stratejileri kullanma olasılıkları yüksek olduğundan, SETI’nin de benzer hizalanmalara odaklanması mantıklı.
DSN yayınlarının gücü ve uzaylıların benzer iletişim teknolojisi kullandıkları varsayımı göz önüne alındığında, çalışmada 23 ışık yılı içinde aranması öneriliyor. Özellikle, Dünya’ya kenardan bakan yörünge düzlemlerine sahip yakın sistemlere odaklanılmasının gerekliliğine değiniliyor. Bu desenlerin, uzaylı medeniyetler tarafından tercih edilme olasılığı daha yüksek olan ve radyo dalgalarına göre daha az sızma yapan lazer sinyallerinin aranmasına yardımcı olabileceği de belirtiliyor; aslında tam da o yöne doğru ilerlemekteyiz.
Bu yeni öneri mantıklı görülüyor. Umuyoruz ki SETI bilim insanları bu önerileri dikkate alır ve bu içgörüler ile yeni kampanyalar başlatır. Evren çok gürültülü bir yer olabilir—biz yalnızca ne zaman ve nerede bakacağımızı bilmeliyiz.