Popüler Bilim

İnsanların At Binmesini Sağlayan Genetik Hile: Tarihin Dönüm Noktası

Yaklaşık 4,500 yıl önce, insanlar türümüzün tarihini şekillendirecek bir bağ kurdu. Atların evcilleştirilmesi, taşımacılıkta, avcılıkta ve savaşta önemli ilerlemeler sağladı, insan toplumunu adeta modern çağa taşıdı.

Atların insanlar için ne kadar etkili olduğuna rağmen, bilim insanlarının hala onların evcilleştirilmesiyle ilgili pek çok temel sorusu bulunuyor. Perşembe, 28 Ağustos’ta yayınlanan bir araştırma, atların nasıl uysal ve binilebilir hale geldiğini anlamamızı sağlayacak genetik değişimlerle ilgili yeni bilgiler sunuyor. Bu bulgular, önemli bir insan-hayvan bağının tarihini aydınlatmakla kalmıyor, aynı zamanda günümüzde at yetiştiriciliği ve koruma çabalarına da rehberlik edebilir.

“Geçmişe yolculuk yaparak, bu yetiştiricilik uygulamalarının modern dünyada nasıl bir etki yarattığını görebilirsiniz,” diye belirtti araştırmanın ortak yazarlarından Ludovic Orlando, Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nde araştırma direktörü ve Toulouse Antropobiyoloji ve Genomik Merkezi’nin başkanı.

Antik DNA’daki İzler

Orlando’nun laboratuvarı, son 15 yıldır neredeyse bir milyon yıl öncesine dayanan ve 19. yüzyıla kadar uzanan antik at genomlarını titizlikle diziliyor. Bu çalışmada, Orlando ve meslektaşları, 6,000 yıllık evcilleştirme döneminden yüzlerce genomu analiz etti. Davranış, tüy rengi, vücut şekli, hareket kabiliyeti, atletizm ve hastalığa yatkınlık gibi anahtar özelliklerle ilişkili 266 genetik işaretleyici belirledi ve seçici yetiştiriciliğin zamanla bunları nasıl etkilediğini incelediler.

Araştırmacılar, yaklaşık 5,000 yıl önce, atların evcilleştirilmesinin erken aşamalarında, davranış modülatörü olan ZDPM1 geni ile ilişkili bir genetik bölgenin (veya locusun) seçici olarak yetiştirilmesinin tercih edildiğini buldular. Bu gen, farelerde davranış modülatörü olarak bilindiğinden, evcilleştirmenin atların evcilleştirilmesindeki en erken adımlardan biri olduğunu gösteriyor.

Yaklaşık 250 yıl sonra ise insanlar, atlarda vücut yapısı ve omurga anatomisi, farelerde ise koordinasyonu ve gücü ile ilişkili olan GSDMC locusunu yoğun bir şekilde seçmeye başladılar. Bu zamanlama, giderek artan bir şekilde seçici yetiştiriciliğin genetik çeşitliliğin keskin bir şekilde azalmasına neden olduğu “evcilleştirme darboğazı” ile örtüşüyor.

“Seçim sadece çok güçlü olmakla kalmıyordu, aynı zamanda zamanlaması da tam yerindeydi,” dedi Orlando.

Evcil Atların Tarihini Yeniden Yazmak

GSDMC locusun işlevini daha da doğrulamak için Orlando’nun uzun süreli işbirlikçisi ve Çin Tarım Bilimleri Akademisi’nden Profesör Lin Jiang, bu DNA bölgesini farelerde modifiye etti. CT taramaları kullanarak fizyolojik değişiklikler aradı ve güç ve koordinasyon testleri uyguladı.

Modifiye edilen fareler çok daha güçlü olduklarını ve daha gelişmiş hareket kabiliyeti sergilediklerini gösterdiler; bu da, binicilik veya sırtlarında daha ağır yükler taşıma özelliğini destekleyen at fenotipindeki değişiklikleri yansıtıyordu, dedi Jiang.

Bu biyolojik etkileri göstermek ve bunları evcilleştirilmiş atların küreselleşme sürecinin hemen öncesine yerleştiren yetiştirme sürecine bağlamak “akıl almazdı,” dedi Orlando. Dahası, bu bulgular, insanların atları çeşitli renkler için seçerek evcilleştirmeye başladıklarına dair eski bir hipotezi çürütüyor.

“Verilerimizde beni gerçekten şaşırtan şey, en başında rengi bir tetikleyici olarak görmememizdi,” dedi Orlando.

Atların evcilleştirilmesini şekillendiren genetik değişiklikleri çözmek, bilim insanlarına bugün atlar için ne tür sonuçlar doğurduğunu anlamaya yardımcı oluyor. “Yaklaşık %16 oranında atların genetik çeşitliliğinin son 200 yılda kaybedildiğini fark ettik, sadece 19. yüzyıldan beri bu hayvanları yetiştirme şeklimiz nedeniyle,” dedi Orlando. Eski DNA analizi, dedi, bilim insanlarına tarih hakkında çok şey söyleyebilir, aynı zamanda modern yetiştirme uygulamalarına da rehberlik edebilir.

Bir yanıt yazın