Popüler Bilim

“Vücudumuz Uzun Süreli Açlıkla Nasıl Başa Çıkıyor ve Hayatta Kalmayı Nasıl Başarıyor?”

Zaman zaman iş ve toplantılardan dolayı uzun süre aç kalıyoruz. Ramazan ayında ise açlığımız günün büyük bir kısmına yayılabiliyor. Başlangıçta karnımız guruldamaya ve hafifçe zayıflamaya başlasa da bir süre sonra bedenimiz yeni bir düzene geçiyor. Bu durum, metabolizmanın açlık moduna girdiğinin bir bulgusudur. Peki, vücudumuz yiyecek bulamadığında nasıl bir strateji izliyor?

İnsan vücudu, binlerce yıl süren hayatta kalma savaşında sayısız zorluğa adaptasyon yeteneği geliştirmiştir. Açlığa karşı verilen tepki ise belki de en dikkat çekici adaptasyondur.

Peki, bedenimiz yiyecek kıtlığı ile karşılaştığında nasıl hayatta kalmayı başarıyor? Metabolizmanın enerji kaynaklarını koruma ve hayati fonksiyonları sürdürme çabasında nasıl bir dönüşüm geçirdiğini keşfedelim.

Açlığa karşı ilk tepki enerji kaynaklarının yeniden düzenlenmesi ile başlar.

açlık

Yiyecek bulamadığımızda vücudumuz ilk olarak enerji kaynaklarını yeniden düzenler. Normalde enerji ihtiyacımızın çoğu, karbonhidratların parçalanmasından elde edilen ve hücrelerimiz için temel enerji kaynağı olan glikozdan karşılanır.

Yemekten birkaç saat sonra bedenimiz enerjiyi normal şekilde kullanır; ancak 8 ila 12 saat açlık durumunda glikoz seviyeleri düşmeye başlar. Bu aşamada vücut, kriz moduna girmeden alternatif enerji kaynaklarına yönelmeye başlar.

24 saat sonra alternatif enerji kaynakları devreye girer.

Bir gün boyunca aç kalındığında, vücudun glikojen depoları tükenmeye başlar ve enerji sağlamak için yağ yakım sürecine girilmelidir.

Karaciğer, yağları ketonlara dönüştürerek beyin ve diğer organlar için yeni bir yakıt kaynağı oluşturur. Ketonlar, uzun süreli açlık dönemlerinde hayatta kalmamızı sağlayan temel moleküllerdir.

72 saat sonra kaslar koruma moduna geçer.

uzun süre aç kalmak

İki gün boyunca yemek yenilmeyen durumlarda, metabolizma hızı düşer ve enerji tasarrufu yapılır. Bu süreçte protein kaybını önlemek için kas yıkımını sınırlandırmaya çalışır.

Bunun yerine yağ depolarını daha fazla kullanır ve keton üretimini artırır. Beyin, normalde glikoz kullanıyorken artık büyük oranda ketonlar ile çalışmaya başlar ve bu durum, açlık sürecinde zihinsel berraklık hissine yol açabilmektedir.

Bir haftadan sonra hayatta kalma modu devreye girer.

Bir hafta boyunca yemek yemediğimizde, tiroid hormonları ve diğer metabolik düzenleyiciler devreye girer. Tiroid hormonlarının aktivitesi düşerken, metabolizma yavaşlar. Aynı zamanda vücut ısısı azalır ve fiziksel aktiviteler düşer.

Bu dönemde yağ depoları ana enerji kaynağı olmaya devam eder; ancak uzun vadede hayati organların zarar görmesini önlemek amacıyla bazı proteinler de enerji üretiminde kullanılmaya başlanır.

Uzun süreli açlıkta vücut sınırlarını zorlar.

açlığa dayanmak

Vücudun haftalarca hatta aylarca açlığa dayanma kapasitesi, yağ oranına ve genel sağlık durumuna bağlıdır. Aşırı uzun süren açlık durumlarında kas kütlesi ciddi şekilde azalır; bu da bağışıklık sisteminin zayıflamasına, vitamin ve mineral eksikliklerine, organların işlevlerinin bozulmasına yol açabilir.

Bu aşamada vücut, kendi dokularını enerji kaynağı olarak kullanmaya başlar ve kritik eşiğin aşılması durumunda organ yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunları ile karşılaşabiliriz.

Açlık psikolojimizi nasıl etkiler?

Açken neden sinirli oluyoruz? sorusunun cevabı da işte tüm bu etkilerin sonucudur. Aç kalmak fizyolojik olduğu kadar psikolojik olarak da bizi etkiler.

Uzun süreli açlık durumunda, beyinde kimyasal değişiklikler meydana gelir. Özellikle serotonin ve dopamin gibi nörotransmitter seviyeleri azalır ve bu durum ruh hâlinde değişikliklere, konsantrasyon sıkıntılarına ve hatta depresif belirtlere neden olabilir.

Yine de açlık durumunda iştah hormonları da etkilenir. Ghrelin hormonu açlık hissini artırırken, leptin hormonu tokluk hissini sağlar.

Açlık sürecinde ghrelin seviyeleri yükselir, bu da sürekli bir açlık hissine yol açar. Bu durumu aslında yiyecek bulma motivasyonunu güçlendirmek için evrimsel bir adaptasyon olarak düşünebiliriz.

Açlık sürecine herkes farklı tepkiler verebilir.

Açlığa karşı dayanma sürelerimiz değişiklik gösterir ve bu farklılık yaş, cinsiyet, vücut yağ oranı, genel sağlık durumu ve beslenme alışkanlıkları gibi çeşitli faktörlere bağlıdır.

Örneğin, yağ oranı yüksek olan bireyler uzun süre aç kalabilirken, düşük yağ oranına sahip bireyler daha hızlı bir enerji krizi yaşayabilir.

Sonuç olarak, bedenimiz açlık durumunda hayatta kalmak için olağanüstü bir adaptasyon yeteneği göstermektedir. Ancak, uzun süreli açlık durumlarının hem fizyolojik hem de psikolojik etkilere sahip olduğunu unutmamak önemlidir. Bu sebeple dengeli beslenme ve yeterli enerji alımıyla vücudumuzun sağlıklı bir şekilde çalıştığını bilmekte fayda var.

Kaynaklar: Science Focus, My Pantry Express, Kolors Healthcare, Gastrointestinal Society

Açlık hakkında bunları da inceleyebilirsiniz:

 

Bir yanıt yazın