
Dışkı Nakilleri: Beklendiği Gibi Mucize Değil!
Fekal nakiller, irritabl bağırsak sendromu, diyabet ve hatta depresyon gibi birçok rahatsızlığın tedavisi için potansiyel bir yöntem olarak gündeme geldi. Bu “dışkı nakilleri” doğal olarak oldukça ilgi çekti, ancak yeni araştırmalar bu uygulamanın bazı risklerini de gözler önüne serdi.
Bu işlem, sağlıklı bir kişiden alınan mikropların bir hastanın kolonuna aktarılmasını içerir. Ameliyat, hastanın bağırsak mikrobiyotasını dengelemeyi amaçlasa da, Cell dergisinde 6 Haziran’da yayınlanan bir çalışmaya göre, nakledilen mikroplar sindirim sisteminin yanlış bölgelerine yerleşebilir. Araştırmacılar, bunun uzun vadeli istenmeyen sağlık sonuçlarına yol açabileceği konusunda uyarıyor.
Baş araştırmacı Orlando “Landon” DeLeon, “Bence bu, bu alan için büyük bağırsak mikroplarını gelişigüzel olarak bağırsakların farklı bölgelerine yerleştirmememiz gerektiğini hatırlatan bir uyanış çağrısı,” dedi.
DeLeon, ince bağırsak ve kalın bağırsaktaki farklı bölgelere nakledilen mikropların etkilerini incelemek için ekip arkadaşlarıyla fareler üzerinde dizi deneyler gerçekleştirdi. Fareler üç gruba ayrıldı: Biri örnekleri ince bağırsağın orta kısmından (jejunum), diğeri bağırsağı kalın bağırsağa bağlayan poşetten (çekum), ve son grup ise standart bir kolon fekal naklinden aldı.
Her bölüm kendine özgü uyum sağlamış mikrobiyota barındırır. Araştırmacılar, bu mikropların fareler içinde yer aldıktan sonra kendi bölgelerine sadık kalıp kalmadıklarını görmek istedi. Nakillerin, tam bağırsak sistemi boyunca başarılı bir şekilde kolonize olduğunu; ama uyum bozuklukları yarattıklarını ve iyi çalışmadıkları yerlerde üç aya kadar kaldıklarını fark ettiler.
Yanlış yerlere yerleşen mikroplar, bu bölgelerde metabolik değişimlere neden oldu ve hastaların sağlık ve davranışlarını etkileyebilir. Araştırmacılar, fekal nakillerin ardından farelerin yeme alışkanlıklarında, aktivite seviyelerinde ve enerji tüketiminde değişiklikler gözlemledi. Ayrıca bağışıklık fonksiyonuyla ilgili gen etkinliklerinde değişiklikler fark ettiler, bu da karaciğerin metabolizmasını değiştirdi. En şaşırtıcı olanı, bu yabancı mikropların, yanlış yerlere uyum sağlayacak şekilde bağırsak dokusu ve protein ifadesini değiştirme yetenekleriydi.
“Sanki kendi çevrelerini kendilerine uygun hale getirmek için mühendislik yapıyor ya da dünyayı şekillendiriyorlar,” diye ekledi DeLeon.
Bu uyuşmazlıkların gerçek fekal nakil hastalarında da oluşabileceğini belirlemek için DeLeon ve ekip arkadaşları insan dokusu numuneleri üzerinde ek testler gerçekleştirdi. Sonuçlar, nakledilen bağırsak bakterilerinin insan sindirim sistemi içinde doğal olarak bulundukları yerlerde kalmayabileceklerini gösterdi.
“İyi tedaviler tasarlarken, bölgesel mikrobiyotanın uygun çevrelerde olmasının önemini anlamalıyız ki genel sağlığımıza daha iyi katkıda bulunalım,” dedi DeLeon. Araştırma ekibine göre, bulgular tüm sindirim sistemi bölümlerinden elde edilen mikropların kullanılmasının daha güvenli olabileceğini öne sürüyor.
Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) yalnızca tekrarlayan Clostridium difficile veya C. diff enfeksiyonlarının tedavisi için fekal nakilleri önermektedir. Bu bakteri, özellikle antibiyotik tedavisi gören hastanede bulunan kişileri etkileyen ciddi gastrointestinal semptomlara sebep olabilir. Fekal nakiller bu enfeksiyonların tedavisinde son derece etkili olduğunu kanıtladı ve araştırmacılar başka uygulamalar için bu prosedürü incelemeye teşvik etti.
Son dönem araştırmalar, fekal nakillerin yalnızca sindirim sisteminin ötesindeki rahatsızlıkları da tedavi edebileceğini öne sürüyor. Çalışmalara göre, bu prosedür nöro-gelişimsel ve psikiyatrik rahatsızlıklara, multiple sclerosis, tip 2 diyabete ve daha fazlasıyla ilgili faydalar sağlayabilir.
DeLeon’un bulguları, doktorların fekal nakillerin risklerini öğrenmeleri gerektiğini ve farklı hastalıklar için bu yöntem kullanılmadan önce daha dikkatli değerlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Farklı mikropların bağırsakların her bölümünü nasıl etkilediğini ve değişime uğramış bölgelerin ilk hallerine nasıl döndürülebileceğini araştırmaya devam etmeyi planlıyor.
Bu çalışma, bağırsak mikropları söz konusu olduğunda yerin gerçekten önemli olduğunu gösteriyor. Doğru mikropları doğru yerlere ulaştırmak, fekal nakillerin tam potansiyelini açığa çıkarabilir.