
Yeni Teori, Uzaylı Arayışını Büyük Ölçüde Genişletebilir!
Uzayda yaşam arayışı genellikle “Goldilocks Bölgesi”nde yer alan gezegenleri bulmaya odaklanıyor. Bu bölge, bir gezegenin yüzeyinde sıvı suyun bulunabileceği ve hayatı sürdürebilecek kadar ışık alabileceği bir mesafeyi ifade eder. Ancak yeni bir araştırma, ana yıldızlarından uzaktaki diğer dünyaların da yaşamı destekleyebileceği ilgimizi çeken bir ihtimali ortaya koyuyor. Bu buluş, dünya dışı yaşam arayışını ciddi şekilde genişletebilir.
Geçen hafta International Journal of Astrobiology‘de yayınlanan bir makalede, araştırmacılar kozmik ışınların—evrende yüksek hızla yol alan parçacık demetleri—yaşamı sürdürebilecek enerjiyi taşıyabileceğini anlatıyorlar. Bu ışınlar, ana yıldızlarından uzaktaki gezegenlerin derinliklerine nüfuz edebilir ve yer altındaki su rezervuarlarına çarpabilir. Işınların bu etkisiyle su molekülleri parçalanır ve bu süreçte elektronlar serbest kalır, bu olaya radyoiliz denir.
Dünya’da karanlık ve soğuk ortamlarda bilinen bazı mikroplar, kendilerini bu mekanizmayı kullanarak hayatta tutar. Araştırmaya göre, uzaylı yaşamı da radyoiliz yoluyla hayatta kalabiliyorsa astronomlar, yaşanabilir bölge kriterlerini tekrar gözden geçirmelidir.
New York Üniversitesi Abu Dhabi Astrofizik ve Uzay Bilimleri Merkezi tarafından yönetilen araştırmada, araştırmacılar, güneş sistemimizdeki üç soğuk cismin – Mars, Satürn’ün uydularından Enceladus ve Jüpiter’in uydularından Europa – yüzeylerini farklı kozmik ışın seviyelerine maruz bırakarak bilgisayar simülasyonları gerçekleştirdi.
Özellikle kozmik ışınların buralarda ve özellikle iki ayda radyoiliz tetikleyip tetikleyemeyeceğini görmek istediler, çünkü astronomlar uzun zamandır bu uyduların buzlu yüzeylerinin altında su bulunduğuna inanıyorlar.
Ekip, Enceladus’un radyoiliz yoluyla yaşamı sürdürmek için en umut verici aday olduğunu, ancak simülasyonların üç cismin de bir miktar radyoiliz destekleyebileceğini öne sürdüğünü buldu. Araştırmacılar, astronomların yaşanabilir bölge kavramını genişletmesi gerektiğini ve bu genişletilmiş alanı Radyoilitik Yaşanabilir Bölge olarak adlandırdılar.
Çalışmanın baş yazarı Dimitra Atri, bir açıklamada, “Bu keşif, yaşamın nerede var olabileceğine dair düşüncelerimizi değiştiriyor,” dedi. “Yalnızca güneş alan sıcak gezegenler yerine, yüzeyin altında su ve kozmik ışınlara maruz kalan soğuk ve karanlık yerleri de düşünebiliriz. Yaşamın var olabileceği yerlerin, düşündüğümüzden daha fazla olabileceği anlamına geliyor,” diye ekledi.