Popüler Bilim

Dinozorlar Asteroitten Önce Yok Olmuyordu—Aslında Fosillerini Bulmakta Berbatız

Çeşitlilik, paleontologların dinozorlar hakkında sahip olduğu en büyük sorulardan birinin merkezinde yer alır: Yani, bu kadim yaratıklar o kader anı olan göktaşı gökten düştüğünde zaten gerilemekte miydi? Bir grup Dünya bilimci, bu durumun muhtemelen doğru olmadığını düşünüyor.

Son dinozor dönemine ait fosillerin, öncekilere kıyasla daha az bulunması durumu doğru olsa da fosil kaydı belki de tüm hikayeyi anlatmıyor. Bu nokta bazılarına önemsiz gelebilir: Öldü öldü, bu toplu ölüm olayı 66 milyon yıldan daha fazla bir zaman önce meydana geldi. Fakat paleontologlar arasında bu oldukça tartışmalı bir konu.

Yıllardır bilim insanları, dinozorların egemenliğinin sonlarına doğru soylarının tükenme oranlarının arttığı fikrini savundu ve bu fikrin karşısında durdu. Dinozorların azaldığına inananlar, önceki dönemlere kıyasla yeni türlerin daha az sıklıkta ortaya çıktığını iddia ediyor. Bazı araştırmacılar, değişen bir iklimin ve diğer otoburlara kıyasla yiyecek için daha iyi rekabet eden hadrosaur’ların ortaya çıkışının kısmen sorumlu olduğunu kanıtlarıyla sunmuştu. Ancak bu düşüncenin karşısında duranlar ise meslektaşlarının dinozorların son dönemlerinde de en az önceki milyonlarca yıl kadar çeşitli kaldığının işaretlerini bulmak için yeterince çabalamadıklarına inanıyor.

Asteroidden Önce Dinozorlar Zaten Büyük Sorunlar Yaşıyordu, Daha Fazla Kanıt Bunu Gösteriyor

Bu devam eden tartışmaya son katılım, Amerika, İngiltere ve Çin’den bilim insanlarının ortak çalışması oldu. Onların Current Biology dergisinde savundukları argüman, dinozor döneminin son 9 milyon yılında fosil sayısında bir düşüş gözlemlenmesine rağmen bunun dinozorların gerilemesinden daha çok jeoloji ve değişen bir gezegen sebebiyle olduğunu söylüyor.

Bu iddiayı desteklemek için bilim insanları, dinozorların varoluşunun son 18 milyon yılına ait olan ve 84 ile 66 milyon yıl öncesine tarihlenmiş Kuzey Amerika dinozor fosillerini inceledi. Ankylosauridae, Ceratopsidae, Hadrosauridae ve Tyrannosauridae ailelerine ait dinozorlar üzerinde özellikle duruldu. Kuzey Amerika fosilleri özellikle seçildi çünkü o döneme ait keşfedilen fosillerin neredeyse %50’si bu bölgede, özellikle de bir zamanlar kıtayı ikiye bölen bir su kütlesinin bulunduğu Batı İç Havzası’nda (WIB) bulundu. Araştırma ekibi bu bölgenin dinozorların evrimindeki kalıpları ayırt etmek açısından eşi benzeri görülmemiş bir veri seti sunduğunu belirtti.

Zamanında olduğu gibi jeoloji, coğrafya ve iklim özelliklerini dikkate alarak Kuzey Amerika’nın bir haritasını oluşturdular ve bu haritayı gridlere böldüler. Ardından, modern biyolojik çeşitlilik çalışmalarında yaygın olarak kullanılan matematiksel formülleri kullanarak bu ailelerin zaman içerisinde farklı gridlerde yaşama olasılıklarını hesapladılar. Sonuçlar, nüfus seviyelerinin zaman içerisinde oldukça sabit kaldığını gösterdi.

Bu bulgu ile fosil kaydı arasındaki tutarsızlığa bir açıklama bulmak için bir test daha yaptılar, bu sefer dinozorların yaşadığı alanların aynı zamanda fosil bulunmasına elverişli olup olmadığını değerlendirdiler, çünkü dinozorların dolaştığı zamandan bu yana arazi ciddi değişiklikler geçirdi. Bugün bu alanlarda ne kadar açıkta kaya bulunduğu, bu bölgelerin ne kadarının insanlara erişilemediği ve paleontologların belirli bir alanda ne sıklıkla arama yaptığı gibi faktörleri göz önünde bulundurdular.

Yapılan hesaplamalara göre, dinozorlar azalmadılar ama onlara ait kanıtların bulunma olasılığı düştü.

“Dinozor fosillerini bulma olasılığı azalırken, dinozorların bu bölgelerde yaşama olasılığı sabit kalıyor,” dedi Londra Üniversitesi Üniversitesi’nde paleontoloji araştırma görevlisi olan ve araştırmayı yöneten Chris Dean, bir açıklamada. “Bu, fosil kayıtlarını yüzeysel değerlendirmenin doğru olmadığını gösteriyor. Bu döneme ait sahip olduğumuz fosillerin yarısı Kuzey Amerika’da bulundu. Bulgularımız, en azından bu bölgede, dinozorların asteroid çarpmasından önce önceden önerilenden daha iyi bir durumda olabileceğini, kaya kayıtlarında gördüğümüzden daha yüksek bir tür çeşitliliğine sahip olabileceklerini işaret ediyor.”

Eğer Asteroit Dinozorları Hiç Öldürmeseydi Ne Olurdu?

Araştırma cezbedici olsa da henüz kesin bir kanıt sağlamıyor. Yine de dinozor tarihinde daha iyi bir anlayış kazanmamız için keşfedilmesi gereken yeni alanları işaret edebilir. Paleontolojik bu mücadelede bir sonraki adımda ne olacağını görmek eğlenceli olacak.

Bir yanıt yazın