Kuraklık, Çekirgeler ve Salgın: 16. Yüzyıl Transilvanya Günlükleri İklim Kaosunu Açığa Çıkarıyor
Meteoroloji, günümüzde hiç olmadığı kadar kesin—peki bilim insanları geçmiş hava olaylarını nasıl öğrenebilirler? Buz çekirdekleri ve tortular gibi çevresel kanıtlara ek olarak, tarihi kayıtlar, unutulmuş iklim olaylarına ve bu olayların toplumu nasıl şekillendirdiğine dair eşsiz bilgiler sunar, yeni araştırmalar da bunu onaylıyor.
Romanya’daki araştırmacılar, tarihi kayıtları analiz ederek 16. yüzyıl Transilvanya’sındaki hava durumunu ve toplum üzerindeki etkilerini yeniden oluşturdu. Toplumun arşivi olarak bilinen bu metinler, resmi belgelerle birlikte, kronikler ve günlükler gibi kişisel yazılar da içeriyordu. Bugün Klima Cepheleri dergisinde yayımlanan bir çalışmada belirtildiği gibi, 16. yüzyıl belgeleri, ünlü Küçük Buz Çağı’nın başlamasından önceki aşırı hava olaylarını ve sonuçlarını açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Romanya’daki Oradea Üniversitesi’nden Tudor Caciora çalışmaya katılan hocamızdan öğrendik ki, “İklimin önemli bir değişkenlik gösterdiğini, uzun süreli kuraklık dönemleri, sıcak hava dalgaları ve yoğun yağış ve sel olaylarını içerdiğini gösteriyoruz,” derken, çalışmanın toplumun gıda, sağlık ve istikrarını nasıl etkilediğini ve tarihin şekillenmesinde iklimin oynadığı büyük rolü vurguluyor.”
Tarihi kaynaklar, 16. yüzyılın ilk yarısının Transilvanya’da alışılmadık derecede sıcak ve kurak olduğunu bildiriyor.
“1540 yazını anlatan tarihi bir belgeden alınmış çarpıcı bir pasaj var,” dedi Caciora. “Kaynaklar kurudu ve nehirler çok az miktarda akmaya başladı. Hayvanlar tarlalarda öldü ve insanlar yağmur için dua etmek üzere toplandıkça hava umutsuzlukla doldu,” diye belgeyi alıntıladı. “Bu canlı anlatım, iklimsel aşırılıkların duygusal ve ruhsal boyutunu ortaya koyuyor.”
Buna karşın, yüzyılın ikinci yarısında sık sık yağmur yağışı birçok su baskınını beraberinde getirmiş, özellikle 1590’larda. Araştırmacılar, bu yoğun meteorolojik değişimlerin, doğrudan ya da dolaylı yoldan, 30 yıllık veba, 23 yıllık kıtlık ve dokuz yıllık çekirge istilaları gibi felaketleri sık takip ettiğine dikkat çekmişlerdir.
Caciora, “Kasabalar sel geçirmez altyapı inşa etmiş ya da daha uygun alanlara taşınmış olabilir,” diyerek aşırı iklim olaylarının Transilvanya’daki toplulukları nasıl etkileyebileceğini vurguladı. “Bu zorluklar aynı zamanda gelişmiş sulama sistemleri veya depolama tesisleri gibi teknolojik yeniliklere teşvik edebilir.”
Bununla birlikte, belgeler genel olarak 16. yüzyıl boyunca sıcak hava koşullarının soğuk hava koşullarından daha sık olduğunu göstermektedir. Bu durum, 1560 civarında şiddetlenen ve Kuzey Yarımküre’deki ortalama yıllık sıcaklıkların 1.1 Fahrenheit derece (0.6 Santigrat derece) düşmesine neden olan ünlü “Küçük Buz Çağı”na rağmen yaşanmıştır.
Caciora, “Bu durum bize Küçük Buz Çağı’nın bu Avrupa bölgesinde daha geç başlamış olabileceğini düşündürtüyor,” diyerek takımlarının soğuma döneminin gecikmesi hipotezinin, daha sonraki sıcaklık düşüşleri ile doğrulandığını ekliyor.
Ancak, yaklaşımlarının bazı sınırlamaları olduğunu da belirtmişlerdir. Örneğin, kayıtların eksikliği ve ara sıra çelişkili anlatımlar nedeniyle, incelenen yüzyılın 15 yılı boyunca meteorolojik düzenleri yeniden oluşturamamışlardır. Ayrıca, tarihi metinlerin yalnızca 16. yüzyıl Transilvanyası’nın okuryazar kesimini temsil ettiğini, bu kesimin toplum içinde azınlık olduğunu vurgulamışlardır. Ayrıca, birinci elden raporlar yalnızca yerel deneyimlere tanıklık eder ve yazarın bakış açısına göre öznellik içerebilir.
Buna karşın, “toplumun arşivinden alınan iklim kayıtlarını incelemek, doğal endeksleri analiz etmek kadar önemlidir,” Caciora sonuçlandırdı. Meteorolojide, doğal endeksler, doğrudan ölçümler olmadığında geçmiş hava olaylarını yeniden oluşturmada kullanılabilen unsurlardır. “Geçmişteki iklim olaylarına insan merkezli bir bakış açısı sağlar.”
Geçmişteki iklim olaylarının insan tarihini nasıl etkilediğini incelemek, gelecekteki hava olaylarının toplulukları nasıl şekillendirebileceğine dair de içgörüler sunabilir.