Çernobil’in Başıboş Köpekleri Genetik Olarak Farklı—Ama Neden Radyasyon Değil!
1986 yılında, şu anda Ukrayna sınırları içinde yer alan eski Sovyetler Birliği’ndeki Çernobil nükleer reaktörü patladı ve çevreye büyük miktarda radyoaktif madde yayıldı. Neredeyse 40 yıl sonra, Çernobil Nükleer Santrali yakınlarında dolaşan sokak köpeklerinin, Çernobil şehrindeki köpeklerden genetik olarak farklı olduğu tespit edildi, ancak bunun sebebinin radyasyon olmadığını düşündüren araştırmalar var.
Kuzey Carolina Eyalet (NC State) Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi Mailman Halk Sağlığı Okulu’ndan araştırmacılar, Çernobil Şehri’ndeki köpekler ile Nükleer Santral (NPP) yakınlarındaki köpekler arasındaki genetik farklılıkların radyasyon kaynaklı mutasyonlardan kaynaklanmadığını buldular. Araştırmaları, 27 Aralık’ta PLOS One dergisinde yayımlanan bir çalışmada yer alıyor ve çevre kirliliğinin zamanla yakın çevrelerde nasıl etkiler oluşturduğuna dair içgörüler sunuyor.
“16 kilometre, yani yaklaşık 10 mil gibi kısa bir mesafe ile ayrılmış olan iki köpek popülasyonu üzerinde çalışıyoruz ve bu topluluklar genetik olarak farklı,” dedi çalışmaya katılan Matthew Breen, NC State Üniversitesi’nden, üniversite tarafından yapılan bir açıklamada. “Yıllar boyunca düşük seviyelerde radyasyon, kurşun gibi çevresel toksinlere maruz kalmanın bazı farklılıkları açıklayıp açıklamadığını belirlemeye çalışıyoruz.” Daha önce yapılan genetik analizlerde Breen ve meslektaşları, iki köpek popülasyonu arasında yaklaşık 400 genom bölgesi tespit ettiler ve bazıları DNA hasarı onarımıyla ilişkili genler içeriyordu.
Yakın zamandaki çalışmada, ekip şehir köpeklerinin Rusya ve Polonya gibi yakın bölgelerdeki köpeklerle genetik olarak benzer olduğunu belirleyerek onları karşılaştırma için kontrol popülasyonu olarak kullandı. Ardından, NPP köpeklerinde zamanla birikmiş olabilecek anormalikler ve mutasyonlar aradılar. Germ hattı DNA mutasyonları, örneğin, üreme hücrelerindeki DNA değişiklikleridir ve kalıtsaldır. Araştırmacılar analizlerine kromozomal seviyede başlayıp, giderek daha küçük genetik özellikler üzerinde yoğunlaştılar.
Breen açıklamalarına şöyle devam etti: “Bunu, telefonunuzun kamerasını kullanarak bir konuyu daha detaylı görmek için yakınlaştırma işlevini kullanmaya benzetebilirsiniz – geniş bir açıyla başlar ve detaylara odaklanırız.” “Yüksek dozda radyasyona maruz kalmanın kromozomal seviyeden aşağıya doğru kararsızlık yaratabileceğini biliyoruz. Bu köpek popülasyonu, 1986 felaketi sırasında orada bulunan köpeklerden 30 veya daha fazla nesil sonra ancak mutasyonlar, orijinal köpeklere bir avantaj sağlamış olsaydı, muhtemelen hala tespit edilebilirdi. Ancak bu köpeklerde böyle bir kanıt bulamadık.”
Yani, araştırmacılar radyasyon maruziyetinden kaynaklanan genetik mutasyonlar bulamadılar. Ancak nükleer reaktör kazası nedeniyle oluşan evrimsel baskılar, şehirdeki köpekler ile NPP köpekleri arasındaki genetik farkı yine de oluşturmuş olabilir.
“İnsan terimleriyle, bu, felaketin yaşandığı zamandan itibaren yüzyıllar geçmiş bir popülasyonu incelemek gibi olurdu,” dedi NC State’ten Megan Dillon, çalışmayı yöneten kişi. “Çoğalma fırsatı bulan köpeklerin, zaten hayatta kalma yeteneklerini artıran genetik özelliklere sahip olması mümkün. Belki de başlangıçta çok güçlü bir seçici baskı vardı ve sonrasında santraldeki köpekler, şehir popülasyonundan ayrı kaldı. Bu sorunun araştırılması, üzerinde çalıştığımız önemli bir sonraki adım.”
Columbia Üniversitesi’nden çalışmaya katılan Kleiman, Çernobil nükleer kazasının sadece radyasyonla sınırlı kalmadığını, temizlik işlemi sırasında çevreye ağır metaller, kurşun tozu, pestisitler ve kanserojen mineral olan asbest gibi toksinlerin de salındığını ifade etti. Nükleer felaketin yakın çevredeki köpek popülasyonları üzerindeki geniş etkisi, gelecekteki kirlenme krizlerinin insan sağlığını nasıl etkileyebileceğine dair önemli ipuçları veriyor.
Çernobil Felaketiyle Şu An Karşılaşmamızın Korkunç Nedenleri
“Böylesine büyük ölçekli felaketlerin çevresel sağlık boyutlarını incelemeye devam etmenin öneminin küçümsenmemesi gerektiğini” belirten Kleiman, “teknoloji ve sanayileşmenin arttığı toplumlarda, gelecekte benzer felaketlerin kaçınılmaz olarak yaşanacağını ve potansiyel sağlık risklerini anlamanın, insanları nasıl en iyi şekilde koruyabileceğimizi öğrenmenin şart olduğunun” altını çizdi.
Çernobil Nükleer Santrali yakınlarında dolaşan köpeklerin, Chernobyl Diaries filmindeki vahşi köpeklerle hiçbir alakalarının olmadığını bilmek de rahatlatıcı.