Popüler Bilim

“Mikro Yıldırımlar, Dünya’daki Hayatın Kıvılcımını Çakmış Olabilir! Yeni Araştırma Şaşırtıyor”

Dünyadaki yaşamın kökeni hala tartışmalı olsa da, Miller-Urey hipotezi, okyanus suyuna karışmış inorganik gazlara bir yıldırım düşmesi sonucunda ilk organik moleküllerin oluşmuş olabileceğini öne sürüyor. Ancak bu hipotezin eleştirmenleri, okyanusların çok geniş ve yıldırımların da çok seyrek olduğunu söyleyerek bu açıklamanın pek olası olmadığını düşünüyor. Stanford Üniversitesi’nden yeni araştırmalar ise bu tutarsızlıklara bir çözüm öneriyor: mikroyıldırımlar.

Stanford’dan araştırmacılar, suyun püskürtülmesi veya sıçramasıyla elektrik yükü oluşabileceğini ve bu durumun inorganik gazlarla kimyasal reaksiyonlar başlatarak organik moleküller yaratabileceğini gösterdiler. 12 Mart’ta Science Advances dergisinde yayınlanan bir çalışma, Miller-Urey hipotezine yeni bir bakış açısı sunuyor ve büyük bir yıldırım düşmesi yerine, yaşamın su damlaları arasında meydana gelen küçük “mikroyıldırımlar” ile başlamış olabileceğini öne sürüyor.

Dünyanın ilk birkaç milyar yılında, bilim insanları gezegenimizin organik moleküllerden—örn. DNA ve RNA’nın bir bileşeni olan urasil ve bir amino asit olan glisin gibi karbon-nitrojen bağları içeren moleküllerden—yoksun olduğunu düşünüyorlar. Bunlar yaşamın temel bileşenleri olan enzimler, proteinler ve nükleik asitler için oldukça önemlidir.

Miller-Urey hipotezi, 1952’de yapılan ünlü bir deneyden esinlenmiştir; bu deneyde araştırmacılar, su ve Dünya’nın erken dönem inorganik gazlarına—metan, amonyak ve hidrojen gibi—elektrik akımı uygulayarak bu organik molekülleri oluşturmayı başarmışlar.

Yeni çalışmada araştırmacılar, bir dalga veya şelale darbesi suyu damlacıklara böldüğünde, damlacıkların boyutlarına göre yüklendiğini gözlemlediler. Küçük damlalar genellikle negatif, büyük damlalar ise pozitif yük taşıma eğilimindedir. Farklı yükle yüklü iki su damlası yakınlaştığında, enerji alışverişinde bulunurlar ve bu duruma kıdemli yazar Richard Zare “mikroyıldırım” adını vermiştir. Ekip bu mikroyıldırımları yüksek hızlı kameralarla fotoğraflamıştır.

Zare, Stanford Üniversitesi’nden yaptığı bir açıklamada, “Genellikle suyu çok zararsız olarak düşünürüz ama küçük damlacıklar şeklinde ayrıldığında su oldukça reaksiyoneldir,” dedi. Zare ve ekibi ardından farklı bir Miller-Urey deneyini tekrar ettiler—gaz ve su karışımına elektrik uygulamak yerine, oda sıcaklığındaki suyu Dünya’nın erken dönem gazları ile karıştırarak püskürttüler.

Bu süreçte ekip, “karşıt yüklere sahip su mikro damlacıkları arasında meydana gelen mikro elektrik deşarjlarının, daha önce Miller-Urey deneyinde gözlemlenen tüm organik molekülleri oluşturduğunu gösterdi ve yaşamın yapı taşlarını oluşturan moleküllerin prebiyotik sentezi için yeni bir mekanizma önerdik,” diye açıkladı Zare.

“Erken Dünya’da, su spreyleri her yerdeydi—yarıklara veya kayalara karşı püskürmesiyle kimyasal reaksiyonlar oluşturabilirdi,” diye özetledi. “Sanırım bu, Miller-Urey hipoteziyle ilgili pek çok sorunu çözüyor.”

Belki de manevi lider Emmet Fox haklıydı: “Küçük bir kıvılcım büyük bir ateşe yol açabilir.”

Bir yanıt yazın