Milenyumlar Boyunca Gömülü Kaldı, Bilim İnsanları 7,000 Yıl Önceki Algleri Hayata Döndürüyor
Bilim insanları 7,000 yıllık fitoplanktonları yeniden canlandırmayı başardılar, bu da onu şimdiye dek diriltilmiş en eski organizmalardan biri yapıyor. Ama biliyorum, aklınıza şu soru geliyor: Ne zamandan beri ölmüş canlıları geri getirebiliyoruz?
Fitoplanktonlar—minik fotosentetik deniz algleri—ölü değillerdi, fakat uyku modunda, yani durgun bir halde idiler. Ocak ayının başında The ISME Journal’da yayımlanan bir çalışmada uluslararası bir bilim insanları ekibi, Baltık Denizi’nin dibinden binlerce yıllık uyuşmuş algleri yeniden canlandırmayı başardı ve eski ekolojik dinamikleri hayata döndürdü.
Pek çok yaşam formu, çevresel koşullar zorlayıcı hale geldiğinde metabolik aktivitelerini düşürerek bir tür uyku haline geçer. Fitoplanktonlar da böyle bir duruma geçtiklerinde deniz tabanlarına çöker ve tortu katmanlarına yerleşirler.
“Bu tür tortular, geçmiş ekosistemler ve içindeki biyolojik topluluklar, nüfus gelişimi ve genetik değişiklikler hakkında değerli bilgiler içeren bir zaman kapsülü gibidir,” diyor Leibniz Baltık Denizi Araştırma Enstitüsü’nden biyolog ve fitoplankton uzmanı Sarah Bolius, enstitü tarafından yapılan bir açıklamada.
2021’de Bolius ve ekibi, Baltık Denizi’nin 240 metre derinliğinden alınan tortu örneklerinden uyku halindeki fitoplanktonları topladılar. Dokuz örnekten bazıları neredeyse 7,000 yıllık olan organizmaları başarıyla topladılar ve canlandırdılar.
Skeletonema marinoi—Baltık Denizi’nde yaygın olarak bulunan bir fitoplankton türü—örneklerin her birinden başarıyla canlandırılan tek tür oldu ve en eski örnekler yaklaşık 6,871 yıl öncesine dayanıyor. Ekibin Skeletonema marinoi‘nin, uyku halinden en uzun süre sonra canlandırılmış organizmalar arasında olduğunu ve sualtı sedimanlarından canlandırılan en eski organizma olduğunu iddia ediyorlar.
Daha sonra ekip, eski fitoplanktonları modern örneklerle karşılaştırdı. Sonuçlar, diriltilen Skeletonema marinoi örneklerinin, binlerce yıl ışık ve oksijenden mahrum kalmış olmalarına rağmen, biyolojik faaliyetlerini modern eşleri kadar iyi yürüttüğünü ortaya koydu.
“Canlandırılan alglerin ‘sadece hayatta kalmakla’ kalmadığını, aynı zamanda ‘formlarını’ yani biyolojik performans yeteneklerini kaybetmediklerini söylemek etkileyici: Tıpkı modern soydaşları gibi büyüyor, bölünüyor ve fotosentez yapıyorlar,” Bolius belirtti. Ayrıca ekip, Skeletonema marinoi‘nin genetik profillerini belgelemiş, farklı zaman dilimlerinden gelen alglerin tür içinde genetik gruplar oluşturduğunu ortaya koydu. Bu da Baltık Denizi’nin Skeletonema marinoi‘sinin zamanla genetik olarak evrimleştiğini gösteriyor.
Tüm bu organizmaların yanı sıra, sediman örneklerindeki diğer özellikler de antik oksijen, tuz ve sıcaklık seviyelerini ortaya koyabilir. “Tüm bu bilgileri birleştirerek, Baltık Denizi fitoplanktonlarının genetik ve işlevsel olarak çevresel değişimlere nasıl ve neden adapte olduğunu daha iyi anlamayı amaçlıyoruz,” diye ekledi Bolius.
Takımın çalışması, “şimdi laboratuvar ortamında Baltık Denizi gelişiminin çeşitli aşamalarına ‘zaman-atlama deneyleri’ yapılmasının mümkün olduğunu” göstermektedir, diye devam etti Bolius. “Çalışmamız ayrıca fosiller veya DNA izleri yerine yaşayan hücreleri analiz ederek birçok binyıl boyunca genetik değişiklikleri doğrudan izleyebileceğimizi gösteriyor.”
Anlaşılan o ki, Uyuyan Güzel, Skeletonema marinoi’nin yanında az kalır.